Siyasetçilerimizde Dil Bilinci
İnternet ortamında, Celal Talebanî (1933-2017) ile yapılmış bir söyleşiye rastladım. Söyleşiyi, İlhan Kızılhan 1995’te yapmış. Videoda 3:38 ile 5:10 dakikaları arasında geçen kısa sohbeti Kurmancî Kürtçesinden Türkçeye çevirdim. Bunu aktardıktan sonra, iki noktaya değinmek istiyorum.
Videoda'da sözünü ettiğim bölüm şu şekildedir:
Celal Talebanî: Sana bir öykü anlatmak istiyorum, sizin için çok önemlidir!
İlhan Kızılhan: Buyrun, anlatın lütfen.
Celal Talebanî: 1956-57 yıllarında Cemal Abdunnâsır ile temaslarımız oldu. Cemal Abdunnâsır Kürtçe bir radyo açtı: Kahire Kürt Radyosu. Abdunnâsır bana anlattı: “Bir gün Türk konsolosu bana geldi. Çok sinirliydi, kızmıştı. Oturdu ve bana ‘Başkan Abdunnâsır! Biz size düşmanlık etmiş miyiz?’ dedi. ‘Hayır’ dedim. ‘Türkiye dostumuzdur’ dedim. ‘Güzel. [O zaman] niye bize karşı propaganda yapıyorsunuz?’ dedi. ‘Etmemişiz’ dedim. ‘Siz Kürtçe radyo açmışsınız!’ dedi.”
Abdunnâsır, “Türklerin, Türkiye’de Kürtlerin olmadığını iddia ettikleni hatırlayınca ‘Bunun sizinle ilgisi yoktur. Kürtler Suriye’de, Irak’ta, İran’da vardır’ dedim. [Konsolos] ‘Hayır! Bizde de [Kürtler] vardır’ dedi. ‘Ve bunun [yani radyonun], bizdeki Kürtlerin üzerinde de etkisi oluyor’ dedi.”
Abdunnâsır, “Yavaşça beyaz bir kağıt çıkardım ve kendisine verdim. Buyur, resmen bana yazılı olarak ‘Türkiye’de Kürtler vardır’ diye yaz dedim. De ki ‘Bu radyo bizim Kürtleri de etkiliyor’, başım üstüne. [Konsolos] ‘Sonuçta, bunu yazamam’ dedi. ‘O zaman, madem siz Kürtler yoktur’ diyorsanız, bu mesele de sizinle ilgili değildir. Bu, İran, Irak ve Suriye Kürtleriye ilgilidir” dedim.
* * *
Celal Talebanî’nin sözünü ettiği Kahire Kürt Radyosu, 1 Haziran 1957’de yayına başladı. Her gün Kuran ayetleri ve Kürt ulusal marşı ‘Ey Reqîb’ ile yayınına başlayan radyo, saat 16:00-17:00 arası, günde bir saat yayın yapıyordu. Bağdat Paktı karşıtı bir çizgide yayın yapan radyo, Sovyetler Birliği’nin bir kısım ülkelerinde bile dinlenebiliyordu. Kahire Kürt Radyosu’nun çalışanları, Kürdistan’ın Amûdê, Hewlêr, Kerkûk, Koye, Merîvan ve Qamişlo gibi bölgelerindendi. Ama Türkiye, radyonun kapatılması için Mısır’a uzun süre baskı yapmakla yetinmedi, Irak ve İran’ı da radyonun kapatılması konusunda Mısır’a baskı yapmaya zorladı. Netice de, Kahire Kürt Radyosu 1968 yılında kapatıldı.
Celal Talebanî ile yapılan söyleşiden aktardığım bu kısa anektot ile ilgili bilincime çarpan ilk şey, Türkiye, nerede olursa olsun, Kürtlerle ilgili küçücük bir gelişmeye dahi tahammül etmemekte, enegllemektedir. Bu tavır, kanımca, hala aynen devam ediyor.
İkincisi, gözlemlediğim kadarıyla, Güney Kürdistanlı siyasilerin ekseriyeti, liderlerin tümü, bir kaç dil bilmektedir. Örneğin, Celal Talebanî’nin anadili Soranî Kürtçesidir. Kürtlerle; miletiyle, halkıyla, halkından insanlarla anadili dışında bir dil ile konuştuğu görülmüş, duyulmuş değildir. Üniversiteye kadar Arapça eğitim gördüğü için, eğitimli bir Arap kadar Arapçaya hakimdi. İyi derecede İngilizce ve Farsça konuşuyordu. Bu videoda da görüldüğü gibi, iyi derecede Kurmancî Kürtçesini de konuşabiliyormuş.
Mustafa Barzanî de aynı şekilde, Kurmancî ve Soranî Kürtçesini, Arapça, Farsça ve Rusça biliyordu. Celal Talebanî kadar iyi olmasa da, İngilizce de biliyordu. Doğrusu Güney’de, şimdiki siyasilerin çoğu, liderleri, anadilleri Kürtçe dışında birkaç dil biliyor. Doğu ve Batı Kürdistan’daki Kürt siyasetçilerin ekseriyeti anadilleri Kürtçe dışında birkaç dil biliyor.
Ama bizde, buradaki siyasilerimiz, bize önderlik ettiğini iddia edenler, Türkçeden başka dil bilmiyorlar. Anadillerinden, Kürtçeden kopmuş, uzaklaşmışlar. Bunun da, duygu, düşünce ve davranışta karakteristik bir yabancılaşmayı meydana getirdiği ortadadır. Siyasetçilerimiz, Kürtler adına siyaset yaptığını sandığımız partiler, Kürtlerden söz ederken, kendilerini imtina ederek, bunu dışarıdan, turistik bir edayla yaptıkları çok açıktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.