zazaki.net
08 Oktobre 2024 Sêşeme
Girdîya Karakteran : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
22 Temmuze 2017 Şeme 19:46

Domino Etkisi

İsmail Beşikçi

Şii Ulusal Konseyi Başkanı Seyyid Ammar el-Hekim, 16 Temmuz 2017 günü Bağdat’da yaptığı bir konuşmada Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, 25 Eylül 2017’de yapılacak referandumun bölgede domino etkisi yaratacağını söyledi. Şii Lider, Kürdlerin Irak’tan ayrılmasının, tüm bölgede bölünme tusunamisi yaratacağını vurguladı.

Irak Yüksek İslam Konseyi Başkanı Seyyid Ammar el-Hekim, referandum kararının geri alınmasını ve iptal edilmesini de istedi. Şii liderin bağımsızlık referandumuyla ilgili görüşleri şu anlama gelmektedir: Kürdlerin geleceğiyle ilgili bir sorun söz konusu olduğu zaman, burada karar verici olan başta Irak’tır. Elbette, Türkiye, İran, Suriye gibi devletlerin karar verme hakları da vardır. Bu konuda Kürdlere söz düşmez. Kürdler için ne doğrudur, ne yanlıştır, ne yararlıdır, ne zararlıdır, ne iyidir, ne kötüdür… bunları belirleyecek olan Kürdleri yöneten devletlerdir. Kürdler, bunları belirleyecek olgunlukta değildir. Biz, Kürdler için neyin doğru, neyin yararlı, neyin iyi olduğunu söylüyoruz. Referandumun, Kürdler için doğru olmadığını, yararlı ve iyi olmadığını söylüyoruz. Kürdlerin bizi dinlemekten başka seçeneği yoktur.

Irak Yüksek İslam Konseyi Başkanı Seyyid Ammar el-Hekim aynen bunu söylemek istiyor. Bunu söylerken de İran, Türkiye, Suriye adına da konuştuğunu anlamak kolaydır. Şii lider, Ammar el-Hekim, Kürdlerin kendi geleceklerini belirleme yolundaki çabalarını böyle değerlendiriyor. Ortadoğu’nun başka bir sorununda, Filistinli Arapların kendi geleceklerini belirleme konusunda yürüttükleri çabalar için şüphesiz çok zıt sözler söyleyecektir. ‘Filistinlilerin, İsrail karşısında, kendi geleceklerini belirleme konusunda yürüttükleri mücadeleye elbette çok saygılıyız. Bu çabaları sonun kadar destekliyoruz,’ gibi… Burada Arap ırkçılığı, Arap ayrımcılığı çok çarpıcı bir şekilde kendini açığa vuruyor.

Şii Lider Seyid Ammar el-Hekim’in sözleri, Kürdlerin, Kürdistan’ın içinde bulunduğu durumu anlatması bakımından önemlidir. Bu açıklama bir bakıma, Kürdlere yapılan tarihsel haksızlığın da itirafı olmaktadır.

1920’lerde, Milletler Cemiyeti döneminde, Yakındoğu’da, Ortadoğu’da bir statüko kurulmuş ama bu statüko Kürdlere bir statü vermemiştir. Buna Sykes-Picot statükosu denebilir. Sömürge bir statüdür, Kürdler, Kürdistan sömürge bile değildir.

1920’lerde, Ortadoğu’da birçok devlet kurulmuş. Bu devletler arasında çeşitli anlaşmazlıklar, sorunlar var. Kürdler/Kürdistan bölünmüş, parçalanmış, paylaşılmış. Bu devletler arasında Kürdistan, bunları birbirine bağlayan çimento görevi görmüş. Kürdlerdeki, Kürdistan’daki bir kıpırdanma, bu devletleri yapıştıran çimentonun etkisini kaybetmesi, bu devletlerin dağılması anlamın geliyor. Referandum, bu siyasetçiler tarafından böyle değerlendiriliyor.

Bu devletlerin her biri için statükoyu sürdürmek çok önemli bir konu. Yüksek İslam Konseyi Başkanı Ammar el-Hekim, Syekes-Picot statükosunun aynen sürüp gitmesini istiyor. Bunun yolu da kendisi için İstediğini Kürdler/Kürdistan için katiyen istememek oluyor. Kürdlerin/Kürdistan’ın bölünmüş, parçalanmış, paylaşılmış durumu aynen sürüp gitsin… deniyor. Kürdler/Kürdistan bir statü sahibi olmasın deniyor…

Sünni İslam da Şii İslam da aynı şeyleri düşünüyor. Sünni İslam, Saddam Hüseyin döneminde, Kürdlere çok büyük zulüm yaptı. Bu sadece Saddam Hüseyin döneminde değil, Irak’daki bütün iktidarlar döneminde böyle oldu. Bugün, Irak’daki Şii iktidarın, Irak Yüksek İslam Konseyi, Irak Şii Ulusal Konseyi gibi siyasi iktidara talip olanların referandum karşıtlığını dile getiren açıklamaları, ‘aynı zulmü biz de yaparız…’ tehdidini de içeren açıklamalardır. Kürdler’e, Yakındoğu’da, Ortadoğu’da, zulüm yapan devletler, hala zulüm kurgulayan devletler, hep Müslüman devletlerdir. Sünni İslam’ın veya Şii İslam’ın iktidar olması, zulümde bir değişiklik yaratmıyor.

Saddam Hüseyin, Kürdistan petrolünden elde ettiği gelirin bir kısmıyla, savaş araç ve gereçleri alırdı, Savaş uçakları, zırhlılar, zehirli gazlar, mayınlar vs. Kürdistan’a bunları gönderirdi. Örneğin, ‘en zehirli gaz hangisidir, deneylerinde çok para harcandı. 1983-1988 arasında, hem zehirli gazların ham maddelerinin alımında, hem üretiminde, bu konuda çalışan uzmanlara çok para harcandı.

Sovyetlere Birliği’nden gelen 72 uzmanın bu konuda çalıştığı biliniyor. Bunlar, Kürdistan’ı yakıp yıkan politikalardı. Kürdler bu uygulamalardan şüphesiz çok mağdur oldu. Ama bu politikalar enfal, soykırım, Irak'ı hiçbir zaman ihya etmedi, Irak, hala birçok sorun yaşayan bir devlet… Daha doğrusu, artık Irak diye bir devlet yok… Aşağıda belirtilen kitaplarda, bu konuda önemli, ayrıntılı anlatımlar var:

- Irak’ta Soykırım, Kürdlere Karşı yürütülen, Enfal Askeri Harekatı,, Ortadoğu, İnsan Hakları İzleme Örgütü, çev. Ümit Aydoğmuş, Avesta, 2001 İstanbul

- Kennet R. Timmerman, Ölüm Lobisi, Batı Irak’ı Nasıl Silahlandırdı? Çev. İbrahim Bingöl, Avesta, 2002 İstanbul

- Kenan Makiya, Vahşet ve Sessizlik, Savaş, Diktatörlük, Başkaldırı ve Arap Dünyası, Çev. Arif Karabağ, Avesta 2002, İstanbul

- Jonathan C. Randal, Bunca Bilgiden Sonran Ne Bağışlaması, Çev. Faysal Nerse, Avesta, 1998, İstanbul

 

Irak yöneticileri, hala, bu tür politikalarla, Kürdleri dize getirebileceklerini düşünüyorlar. Irak yöneticilerinin, bu tür politikaların yaşam bulamayacağını artık anlamaları gerekir. Kürdlerde de, Kürdistan'da da bu konularda yoğun bir bilinç gelişmiştir. Bu bilincin gün geçtikçe yoğunlaştığının, yaygınlaştığının bilinmesi önemlidir. Kürdleri mağdur ederek Irak’ı ihya etmek artık mümkün değildir.

* * *

Irak Yüksek İslam Konseyi Başkanı Seyyid Ammar el-Hekim, ve Kürdlerin Iark’tan ayrılıp bağımsızlık ilan etmelerine karşı olan diğer siyasetçiler sık sık İslam kardeşliğinden, ümmet kardeşliğinden söz ediyorlar. Enfal, Halepçe, Kürd soykırımı dile getirildiği zaman da ‘yine yaparız…’ gibi, Kürde nefretlerini dile getiren sözler söylüyorlar. Bu kem sözleri susturmanın, etkisiz bırakmanın tek yolu, 25 Eylül 2017'de, referandumun gerçekleştirilmesidir. % 80-85 civarında olumlu oy, bunların sesini kesecek etkisiz bırakacaktır.

Not: Yaşar Abdüsselamoğlu, Domino Etkisi başlıklı bir yazı yayımladı. (BasNews, Sayı 27, 17-24 Temmuz 2017, s. 9) Yaşar hoca, bu yazısında, referandumun muhtemel etkilerini analiz etmektedir.

Na xebere 2830 rey wanîyaya
No nuşte hema şîrove nêbîyo.