zazaki.net
08 Oktobre 2024 Sêşeme
Girdîya Karakteran : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
02 Nîsane 2022 Şeme 09:17

Aforizmalar

İsmail Beşikçi

Dr. Gencettin Öner’in Sosyolojik ve Felsefi Aforizmalar kitabı yayımlandı. (Doz Yayınları, Mart 2022, İstanbul, 286 sayfa)

Bu incelemede aforizma, özlü söz, özdeyiş anlamında kullanılmıştır. İncelemede daha çok Cumhuriyet dönem üzerinde durulmuştur. Cumhuriyet’in eğitim kurumları, düşün, bilim sanat hayatı, siyasal partiler, devlet bürokrasisi gibi konular irdelenmiştir.

Cumhuriyet, Türk varlığı üzerine kurulmuştur. Kürdler yok sayılmaktadır, inkar edilmektedir. Sadece Kürdler değil, Rum, Ermeni, Asuri-Süryani gibi Hristiyan halklar, Yahudiler de yok sayılmaktadır. İttihat ve Terakki döneminde Rum-Pontus halklarının nüfusu, sürgünlerde mübadelelerle çok çok azaltılmış, Ermeni nüfus tehcirle, soykırımla çürütülmüştür. Bu şekilde, bu halkların Cumhuriyet’e karşı sorun yaratmaları engellenmiştir. Kürd, Çerkes, Laz, Arap gibi Müslüman nüfusun ise, asimile edilmeleri planlanmıştır. Asimilasyon için her türlü yol, yöntem uygulanacaktır.

Dr. Gencettin Öner’in, ‘Özgür ve Eşitlikçi Bir Yaşam İçin, Cumhuriyet mi, Evrensel Demokrasi mi?’ başlıklı yazısı (s. 216-222) bu çerçevede dikkate değer bir yazıdır. Bu yazıda şöyle deniyor: “Eğitimin üst seviyelerine ulaşmış, ve önemli makamlara gelmiş, Türk, Kürd veya diğer etnik kökenlerden gelenlerin tamama yakını, çok büyük bir yanılsama ve şartlanma içindedirler. Bu kesim ‘Cumhuriyet’ kavramına adata bir kudsiyet atfederler. Oysa Cumhuriyet rejimini demokrasi ve özgürlüklerle taçlandırmadığınız takdirde bu rejimin en zalim monarşik krallıklardan çok daha yıkıcı olacağını, yönettikleri topluma cehennem azabı yaşatacaklarını bir türlü akıl edemiyorlar.”

Avrupa’da, İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, İspanya gibi devletlerde Krallıklar vardır. Ama bu ülkelerde devlet idaresinde demokrasi ve özgürlükler egemen olduğu için, insan, insan hakları yüksek bir değer olarak kabul edilir.

Ortadoğu’da ise cumhuriyetler vardır. Mısır Arap Cumhuriyeti, Irak Arap Cumhuriyeti, Suriye Arap Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti vs. Buralarda insanın, insan haklarının, demokrasinin ve özgürlüklerin bir değeri yoktur. Devlet kutsanmaktadır. Buralarda Cumhuriyetler, demokrasi ve özgürlüklerle taçlandırılmamıştır. Aynı şekilde gerek Sovyetler Birliği döneminde, gerek Rusya Federasyonu döneminde, Rusya’da da birçok Cumhuriyet kurulmuştur. Buralarda da insan Hakları, demokrasi, özgürlükler yaşam bulmamıştır.

* * *

1920’lerde, Cumhuriyet’in en önemli politikası Kürdlerin Türklüğe asimilasyonudur. Kürdlerin, Kürd dilinin inkarı bununla ilgilidir. Kürdlerin, Kürdistan’dan koparılarak Türkiye’nin , batı, orta bölgelerine sürgün edilmesi, mecburi iskana tabii tutulması yine bununla ilgilidir. “Türküm, doğruyum, çalışkanım… varlığım Türk varlığına armağan olsun.” şeklindeki Ulusal Ant, yine bununla ilgilidir.

Basın, üniversite, yargı organları, toplumun ve devletin önemli kurumlarıdır. Toplumun ve devletin bu temel kurumların Kürdlerin, Kürdçe’nin inkarı, reddedilmesi sürecinde resmi ideolojinin istediği şekilde düşünmesi tavır ve davranış sergilemesi, bilime duyulan saygının da niteliğini göstermektedir.

Dikkat edelim, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinin söylemi, ‘Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine yükseltmek’ şeklinde ifade edilmektedir. Kürdlerin asimile edilmesi için savaş, sürgün, eğitim vs. her yolun kullanılması, ilkokul çağındaki körpe zihinlerin, Türk varlığına armağan edilmesi, çağdaş uygarlığın neresinde durmaktadır?

 * * *

Cumhuriyet dönemini incelediğimiz zaman, işgallerin fetihlerin hala savunulduğunu görmekteyiz. Felsefi ve Sosyolojik Aforizmalar kitabında yer alan ‘21. Yüzyılda, İşgal, Fetih ve barbarlıkları hala savunabilmek’ yazısı, bu çerçevede dikkat çekmektedir. (s.186-191) Burada dikkat çekilmesi gereken bir konu da ecdat konusuna işaret etmektir. Avrupa Birliği’ne katılmak için başvuru yapmış bir devletin, örneğin her yıl İstanbul’un fethi yıldönümlerinde törenler düzenlemesi çağdaş devlet anlayışına aykırı görülmektedir. Hiçbir Avrupa ülkesinde fetih kutlamalarına rastlanmadığı vurgulanmaktadır.

Ecdat arasındaysa, otuzuna varmadan sirozdan ölen ve ağzına bir damla içki koyanı en yakın ağacın altında sallandıran Bağdat Fatihi IV. Murad ile ‘Sarhoş Selim’ lakaplı Kanuni’nin oğlu ikinci Selim de vardır. II. Selim körkütük sarhoşken hamamda düşüp vefat ettiği anlatılmaktadır. Bu konuda, Nazım Hikmet’in, “Dörtnala uzak Asya’dan gelip Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” şiiri de eleştirilmektedir.

* * *

Araplar, Farslar ve Türkler İslam’ı kendi milli niteliklerini geliştirmek için kullanmışlardır. İslam’ı kendi milli niteliklerinden bağımsız olarak, İslam olarak tebliğ edenler kanımca sadece Kürdlerdir. İslam’ı Uzakdoğu’ya kadar götürenler, tebliğ edenler, kanımca Kürd tüccarlardır.

“Bu din anlayışı, günümüze kadar zalim devletlerin temel insani haklarını gaspettiklleri mazlum halkların özgürlük taleplerini boşa çıkarmak için fetvalar çıkaran kurumsal bir yapıya dönüştürülmüştür: Sömürge ve zalim muktedirler, İslam’ın din anlayışını, kendilerine yarayacak şekilde yorumlayıp devreye sokarak, ‘kavmiyetçilik ve milliyetçilik İslam’a aykırıdır’ ya da ‘asıl olan ümmettir. Kavmiyetçilik ümmeti böler’ diyerek zalimliklerini ve başka halklara yaptıkları zülüm ve hak gaspı boşa çıkartmaya çalışan fetvalar üretiyorlar. Oysa milliyetçiliğin ve kavmiyetçiliğin en alasını kendileri yapar, her gün, her saat mensup oldukları milletin veya kavmin ne kadar kadirşinas olduklarından dem vururlar.” (Kürdlerin İslam İle İmtihanı” başlıklı yazı, s. 35-40)

Dr. Gencettin Öner, ‘Ulusalcı Beyaz Türklerin Korkuları’ başlıklı yazısında (s. 99-104) Kuva-i Milliye’den söz etmektedir. Kuva-i Milliye kanımca şudur: İttihat ve Terakki döneminde ve 1915 Ermeni, Rum, Pontus, Asuri Süryani soykırımı sürecinde, çoğu yerde bu halkların mallarına mülklerine el konulmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, Almanya’nın ve Osmanlı Devleti’nin yenilmesiyle, sürgün edilen halklar, tekrar ülkelerin dönmeye başlamışlar, gasbedilen mallarını-mülklerini ele geçirme mücadelesi başlatmışlardır. Halbuki bu mallara-mülklere, savaş sürecinde Türk-Müslüman unsurlar tarafından el konulmuştur. İşte Kuva-i Milliye sürgün edilen bu Hristiyan unsurların geri dönmelerini engellemek için kurulmuştur. Kuva-i Milliye’nin, daha çok, Urfa-Antep, Çukurova, Ege taraflarında kurulduğu gözlenmektedir. Ermeni-Rum halklar da daha çok buralardan sürgün edilmişlerdi. Bu kesimlerin, Erzurum ve Sivas Kongrelerine katılmadıkları da dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.

Kitapta birbirini takip eden iki makale var: Dersim, Komünist Başkan, Resmi Yalanlar ve TKP (s. 140 vd.) ve Toplumsal Hafız Mustafa Muğlalı ve Otuzüç Kurşun Olayı (s. 145 vd.)

Her ikj konuda da kitap var: Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi ve Orgeneral Mustafa Mustafa Olayı Otuzüç Kurşun

Araştırmacı Yazar bu iki kitabı değerlendirmiş olsaydı, kanımca anllattığı konuları çok daha sağlam bir şekilde temellendirmiş olurdu. Ayrıca düşüncesine zenginlik de katardı.

Dr. Gencettin Öner’in Sosyolojik ve Felsefi Aforizmalar kitabında değerli makaleler vardır. İthaf sayfasındaki, ‘Bilgisiz dürüstlük zayıf ve faydasızdır. Dürüst olmayan bilgi ise tehlikeli ve korkunçtur’ sözü de yol göstericidir. (s. 7) Dr. Gencettin Öner’in bizzat kendi hayat hikayesi dikkatle incelenmesi gereken bir konudur. (s. 169-171)

Şu makalelere bakmakta da fayda vardır: Toplumları ve Kişileri Bayrak, Antlar ve Marşlarla Terbiye etmek ve TKP’nin Sivil Katliamları Görmezden Gelen Şoven Yaklaşımları Üzerine Birkaç Söz (s. 15 vd.)

İnsanlık Tarihi’nin Karanlık Yüzü: Soykırımlar (s. 45. Vd.)

Tasada, Kıvançta ve İstikbalde, Aynı Duyguları Paylaşmak (s. 73 vd.)

Hrant Dink İçin Birkaç Söz (s. 92 vd.

23 Nisan’da Bayram Havasında Sevinenler, 24 Nisan Trajedisi için de Üzülüyorlar mı? (s. 95 vd.)

Hepsi Atatürkçü (s. 116 vd.)

Irkçılık, Kendinden Farklı Olanı Görmeme, Duymama ve Nefret Etme Hastalığıdır. (s. 120 vd.)

Tabuları Yıkmak (s.150 vd.)

AtaKürd (s. 166 vd.)

‘Et ve Tırnak Gibiyiz, Kardeşiz’ Klişe Söyleminin Gerçek Hayatta Karşılığı Var mıdır? (s. 172 vd. )

İdeolojik-Milliyetçi Saplantılar, Devlet Kutsanması ve Evrensel Demokrasi (s. 198 vd.)

Neden Erdemli Bir toplum Olunamıyor? (s. 258 vd.)

Na xebere 1466 rey wanîyaya
No nuşte hema şîrove nêbîyo.